Eskiden markalar için mesele basitti: gözün bir saniyeliğine bile olsa durması.

Reklamın değeri, o anda durdurabildiği “scroll” sayısıyla ölçülürdü.
Ama artık ekranlar o kadar hızlı, dikkat o kadar kısa ömürlü ki, dikkat çekmek tek başına anlamını yitirdi.

Yeni dönemde markalar, bir anlık duraklama yerine kalma süresini hedefliyor.Bir billboard’un önünde geçirilen birkaç saniye, bir videoda sessizce izlenen on beş saniye ya da bir sokak köşesinde hissedilen atmosfer…Hepsi aynı şeye işaret ediyor: dikkatten deneyime doğru bir dönüşüm.

Artık “scroll stopper” değil, “time holder” stratejileri konuşuluyor.Markalar mesajlarını bağırarak değil, ritim tutarak anlatıyor.Bazıları yavaşlatan, bazıları hatırlatan, bazılarıysa sadece hissettiren işler yapıyor — çünkü şehrin temposuna ayak uydurmak değil, şehri bir anlığına yavaşlatmak daha etkili hale geldi.

Urban Media’nın şehirdeki uygulamaları da bu dönüşümün parçası.Açık hava artık bir geçiş alanı değil, zamanın esnediği bir karşılaşma noktası.Gerçek görünürlük, bir anı durdurmakta değil; o anı yaşatabilmekte.